BİR SEVDAMIZ VAR....O" nun için burdayız.
  destanlar
 



ALP ER TUNGA DESTANI  

      İran padisahi "Minûçehr"in ölümünü haber alan Turan padisahi Peseng, İran aleyhine savas açmak için Türk ulularini topladi:"İranlilar'in bize yaptiklarini biliyorsunuz. Türkün öç alma zamani gelmistir" dedi.Oğlu "Alp Er Tonga"nin içinde öç duygulariyla kaynadi. Babasina:"Ben arslanlarla çarpisabilecek kisiyim. İran'dan öç almaliyim" dedi.Boyu servi gibi,göğsü ve kollari arslan gibi idi.Fil kadar güçlü idi.Dili yirtici kiliç gibi idi.

Savas hazirliklari yapilirken Türk padisahinin öteki oğlu "Alp Ariz" saraya gelip babasina:"Baba! Sen Türkler'in en büyüğüsün.Minûçer öldü ama İran ordusunun büyük kahramanlari var.İsyan etmeyelim.Edersek ülkemiz yikilip gider" dedi.Peseng, oğluna söyle cevap verdi:"Alp Er Tonga avda arslan, savasta savas filidir.Bahadir bir timsahtir.Atalarinin öcünü almalidir. Sen onunla birlik ol. Ovalarda otlar yeserince ordunuzu "Amul"a yürütün.İran'i atlariniza çiğnetin.Sulari kana boyayin."

Baharda Türk ordusu alp Er Tonga'nin buyruğunda İran üzerine yürüdü.Dehistan'a geldi.İki ordu karsilasti. Türk kahramanlarindan Barman İranlilar'a doğru ilerleyip er diledi.İran kumandani ordusuna bakti.Gençlerden kimse kiyisamadi.Yalniz kumandanin kardesi Kubâd atildi.Fakat yasliydi.Kardesi ona dedi ki:"Barman genç,arslan yürekli bir atlidir.

 Boyu günese kadar uzanmistir.Sen yaslisin. Kan, ak saçlarini kizartirsa yiğitlerimiz ürker".Fakat Kubâd dinlemedi: "İnsan av, ölüm onun avcisidir" diyerek savasa çikti.Barman ona:"Basini bana veriyorsun. Biraz daha bekleseydin daha iyiydi.Çünkü zaten senin hayatina kasdetmistir" dedi.Kubâd: "Ben zâten dünyadan payimi almis bulunuyorum" diye karsilik vererek atini saldirdi.Sabahtan aksama kadar uğrastilar.Sonunda Barman kargi ile Kubâd'i devirerek zaferle Alp Er Tonga'nin yanina döndü. Bunu görünce İran ordusu ilerledi.İki ordu birbirine girdi.Cihanin görmediği bir savas oldu.Alp Er Tonga üstün geldi.İranlilar dikis tutturamayip dağildilar.İran padisahi iki oğlunu memlekete göndererek kadinlari Zâve dağina yollatti.

Türk ve İran ordulari iki gün dinlendikten sonra üçüncü gün Alp Er Tonga yeniden saldirdi.İran büyükleri ölü ve yarali olarak savas alanini doldurdular. Geceleyin İranlilar bozuldu.Bunu görünce İran padisahi ve baskumandani Dehistan kalesine siğindilar.Alp Er Tonga kaleyi kusatti.İran padisahi kaleyi birakip giderken ardina düsen Alp Er Tonga onu tutsak etti.

İran'a tâbi Kâbil ülkesinin pâdisahi olan kahraman Zâl İranlilarin yardimina geldi. Büyük savaslar yaparak Türk ordularini bozdu.Bundan öfkelenen Alp Er Tonga,tutsak bulunan İran pâdisahini kiliçla öldürdü.Öteki tutsaklari da öldürecekti.Fakat kardesi Alp Ariz onu vazgeçirdi.Tutsaklari 'Sari'ya göndererek hapsettirdi.Kendisi de Dehistan'da 'Rey'e gelerek İran tacini giydi.İran ülkesinde padisah oldu. Fakat Sari'daki tutsaklarin kaçmasina sebep olduğu için kardesi Alp Ariz'i öldürdü.

İran tahtina Zev geçtiği zaman iki ordu yine karsi karsiya gelip bes ay vurustular. Ortalikta kitlik oldu. Sonunda insanlik bitmesin diye baris yaptilar. İran'in simal ülkeleri Turan'in oldu.

Fakat Zev ölünce Alp Er Tonga yine İran'a saldirdi.Kardesi Alp Ariz'i öldürdüğü için babasi kendisine dargindi.Fakat yeni İran padisahi da ölüp İran tahti yine bos kalinca Turan padisahi Peseng,oğlu Alp Er Tonga'ya yine haber yolladi.

 Ceyhun'u geçerek İran tahtina oturmasini bildirdi.İranlilar Türk ordusunun geleceğini duyunca korkup Zâl'e basvurdular Zâl artik kocadiğini söyleyerek oğlu Rüstem'i yolladi.İki ordunun öncüleri arasindaki çarpismada Rüstem Türkler'i yenerek Keykubâd'i İran tahtina çikardi.

Asil ordularin çarpismasinda ise Rüstem,Alp Er Tonga ile karsi karsiya geldi.Alp Er Tunga'yi yenecekken Türk bahadirlari onu kurtardilar.Rüstem bir hamlede 1160 Türk kahramani öldürdüğü için Türkler yenildiler. Ceyhun'u geçtiler.Alp Er Tonga babasinin yanina döndü. Babasini barisa kandirdilar.Baris yaptilar.

İran tahtina Keykâvus geçtikten sonra Araplar isyân ettiler.Fakat galip gelen Keykâvus bir ziyafette sarhos edilerek bağlandi. Bu haber İran'i karmakarisik etti.Alp Er Tonga büyük bir orduyla Araplar'in üzerine atilarak onlari yendi.Türk ordusu İran'a yayilarak herkesi tutsak etmeye basladi. İranlilar yine Zâl'den yardim istediler.Zâl,Araplarda tutsak olan Keykâvus'u kurtarip onlarin ordularini da kendi ordusuna kattiktan sonra Türkler'e yöneldi. Kanli bir savasta Turanlilarin yarisi öldü. Alp Er Tonga yenilerek kaçti.

Bir gün İran'in yedi ünlü pehlivani Rüstem'e Turan'a giderek Alp Er Tonga'nin avlağinda avlanmayi teklif ettiler.Sirahs civarindaki bu avlağa gidip yedi gün kaldilar.Alp Er Tonga bunu duyunca ordusuyla geldi.Teke tek dövüslerde Türk pehlivanlari İranlilar'dan üstün geldilerse de ise Rüstem karisinca yedi pehlivan ile birlikte Türk ordusunu dağitti.Hatta az kalsin Alp Er Tonga da tutsak oluyordu.

Keykâvus İran'da eğlenceler,ask oyunlari ile uğrasirken Alp Er Tonga Türk atlilariyla ilerledi.Bu haber Keykâvus'a geldi. Oğlu Siyâvus ile Rüstem'i Türkler'e karsi yolladi.Türk öncülerini yenerek Belh kalesini aldilar.Bu sirada kötü bir rüya görüp bunu tabir ettiren Alp Er Tonga,beğlerin fikrini de alarak İranlilar'la baris yapti. Onlara rehineler verdi.

Buhara,Semerkand ve Çaç sehirlerini birakip "Gang" sehrine çekildi.Fakat bu barisi istemeyen Keykavus, Rüstem'e ve Siyâvus'a kizip kötü muamele ettiğinden Rüstem kendi ülkesine çekildi. Siyâvus da Alp Er Tonga'ya siğindi.Türkler'in payitahti olan Gang sehrine kadar büyük saygi görerek geldi. Kendini çok sevdirdi. Hatta Türk kahramanlarindan 'Piran'in kizi ile ve biraz sonra da Alp Er Tonga'nin büyük kizi olan güzel 'Ferengis' ile evlendi.Pîran'in kizindan bir oğlu oldu.Adini Keyhusrev koydular.

Bir müddet sonra,Siyâvus'u çekemeyenler Alp Er Tonga'ya aleyhinde sözler söylenerek aralarini açtilar.Siyâvus öldürüldü.Bunun üzerine Rüstem yine ortaya çikti. İlk çarpismada Alp Er Tonga'nin oğlu 'Sarka'yi öldürdüler.Alp Er Tonga bunun öcünü almak için bizzat yürüdü.Fakat savasi İranlilar kazanarak onu Çin denizine kadar kaçirdilar.Rüstem Turanlilari nerde bulduysa öldürüp alti yil Turan'da kaldiktan sonra çekilip yurduna geldi.

Alp Er Tonga Turan'in yakildiğini,Türkler'in öldürüldüğünü görünce kan ağladi.Öç almaya and içti.Ordu toplayarak İran'a girdi. Ekinleri yakti.İran'a hakim oldu.Kitlik çikararak İranlilar yedi yil açliktan kirildilar.Bunun önüne geçip İran'i kurtarmak için Keyhusrev'e tahti birakti. Keyhusrev, Alp Er Tonga'dan öç almak için ordusunu hazirladi.

Fakat bu ordu daha Alp Er Tonga ile karsilasmadan bozuldu.Keyhusrev yine ordu yolladi.Türkler'den Bazur adinda birisi büyü yaparak dağlara kar yağdirdi.İranlilar'in elleri tutmaz oldu. Böylelikle İran ordusunu doğradilar.İranlilar yine Rüstem'i yolladilar. Harikulade savaslardan sonra Rüstem Türk ordusunu bozup Türk ordusunda bulunan Çin hakanini da tutsak etti.

Alp Er Tonga bu haberi alinca pek üzüldü. Ululari toplayip danisti.Bunlar: "Ne yapalim! Çin, Saklap ordulari bozulduysa, Turan ordusuna bir sey olmadi. Anamiz bizi ölmek için doğurdu" dediler.Alp Er Tonga hazirliğa basladi.Oğlu 'Şide' onun maneviyatini yükseltti. Bu savasa Turan ordusu tarafindan, Çin dağlarinda oturan "Püladvend" adinda bir Çinli de ordusuyla istirak etti.İran pehlivanlarini yendiyse de sonunda Rüstem'e yenildi. Bunun üzerine Turan ve İran ordulari çarpisti.

İranlilar kazandi.Alp Er Tonga kaçti.Bundan sonra Keyhusrev dünyanin üçte ikisine hakim oldu. Bir gün sarayinda sarap içerken Turan, sinirindan İranlilar gelip Turanlilar'in kendilerine zarar verdiğini söylediler.Keyhusrev bu isi halletmek için İran kahramanlarindan 'Bijen' i gönderdi.Bijen sinirda ve Turan tarafindaki bir ormanda, yanindaki güzel kizlarla eğlenen 'Menîje'yi gördü.Menîje,Alp Er Tonga'nin kiziydi. Birbirlerini sevdiler.Menîje onu Turan'a, sarayina götürdü. Alp Er Tunga bunu duyunca çok öfkelendi. Bijen'i kuyuya hapsetti.Kizini da kovdu. İran padisahi genç kumandaninin gelmediğini görünce yine Rüstem'i yolladi.

Rüstem tüccar kiliğinda Türk pâyitahtina kadar gitti.Bijen'i kurtardiği gibi Alp Er Tonga'nin da sarayini basarak onu kaçirdi,Menîje'yi İran'a gönderdi.Alp Er Tonga ise yeniden ordu yiğarak yürüdü.İran ordusunun arkasinda 'Bîsütun' daği vardi.Yine Rüstem'in sayesinde İranlilar bu savasi kazandilar.Alp Er Tonga, Karluk'a kadar kaçti. Beğlerine dedi ki:"Ben dünyaya buyruğumu geçiriyordum.Minûçehr zamaninda bile İran Turan'a denk olamamisti.Minûçehr zamaninda bile İran Turan'a denk olamamisti.

Fakat bugün İranlilar hayatimi sarayimda bile tehdit ediyorlar.İyi bir öç almayi düsünüyorum.Bin kere bin bir Türk ve Çin ordusuyla yürüyelim" Toplanmaya basladilar.Fakat bizzat Alp Er Tonga'nin istirak etmediği ilk savasi İranlilar kazandilar.İran padisahi Asil Alp Er Tonga'yi yok etmek istiyordu. Yeniden her yandan ordular toplayarak ilerledi.

Alp Er Tonga bin kere bin ordusunun üçte ikisini toplamisti. 'Beykend' sehrinde oturuyordu.Karargâhinda pars derisinden çadirlar vardi. Kendisi altinli ve mücevherli bir taht üzerinde idi.Karargâhin önünde birçok kahramanlarin bayraklari dikili idi.

İleriye gönderdiği ordunun bozulduğunu duyunca basi döndü. Öç almadan dönmemeye and içti.Oğlu 'Kara Han' a ordusunun yarisini vererek Buhâra'ya gönderdi.Oğullarindan Şide (ki asil adi Peseng idi), Cehen, Afrâsiyab, Girdegîr ve oğlu İlâ'nin oğlu Güheylâ bu orduda idiler.Çigil, Taraz,Oğuz,Karluk ve Türkmenler çerisini teskil ediyordu.İki ordu karsilasinca ilk önce İran padisahi Keyhusrev'le Alp Er Tonga'nin oğlu Şide teke tek dövüstüler.Şide öldü. Alp Er Tonga duyunca saçlarini yoldu.Ertesi gün iki ordu aksama kadar savasip ayrildilar.

Daha ertesi gün yine çarpisildi.Alp Er Tonga kükremis gibi saldiriyordu.İran'in büyük pehlivanlarindan birkaçini öldürdü. Keyhusrev'le Alp Er Tonga karsi karsiya geldiler.Fakat Turan pehlivanlari onun İran padisahiyla dövüsmesini istemeyerek atinin dizgininden tutup geri götürdüler. O gece Alp Er Tonga ordusunu alip Ceyhun'un ötesine geçti.

Kara Han'in ordusuyla birlesip Buhara'ya geldi.Biraz dinlendiler.Sonra pâyitahti olan Gang'a geldi.Bu sehir cennet gibiydi.Topraği mis,tuğlalari altindi.Her yerden ordular çağirdi.Bu sirada casuslari Keyhusrev Ceyhun'u geçti diye bildirdiler.Keyhusrev ilk önce Suğd'a geldi.Bir ay kalip itaate aldi.Yine ilerledi. Türkler İranlilar'a su vermiyorlar,ordunun arkasinda yalniz kalmis İranli bulurlarsa öldürüyorlardi.Keyhusrev de önüne çikan saray,kale,erkek,kadin en bulursa yok ediyordu.

İki ordu 'Gülzâriyun' irmaği kiyisinda karsilastilar. Birbirine girdiler.Alp Er Tonga'nin ordusundan Keyhüsrev'e korku gelmisti.Ordunun arkasina çekilip Tanriya yalvardi.Derhal firtina kopup tozlari Turan ordusuna doğru atmaya basladi. Türkler bozuldular.Fakat Alp Er Tonga kaçmak isteyenleri öldürerek ordusunu durdurdu.Dönüp iyen savastilar.Gece çökünce iki ordu ayrildi.

Alp Er Tonga ertesi günü yine çarpisacakti. Fakat kendisine gelen haberci oğlu Kara Han'in ordusundan yalniz Kara Han'in sağ kaldiğini bildirdi.Bunun üzerine ağirliklarini bile toplamadan hizla ordusu ile çöle atildi.

Rüstem'i vurmak istiyordu.Keyhusrev bunu Rüstem'e bildirdiği gibi kendisi de onun ardina düstü.Alp Er Tonga, Gang'a gelip Rüstem'e baskin yapmak istediyse de onun tetikte olduğunu görerek vazgeçti.Şehre girdi.

Bu kalabalik sehrin kalesi o kadar yüksekti ki üstünden kartal bile uçamazdi. İçinde yiyecek boldu.Her kösesinde kaynaklar, havuzlar vardi.Havuzlar bir ok atimi boyunda ve eninde idi.Güzel bahçeleri, saraylariyla bir cennetti.Alp Er Tonga ordusuyla Gang'a kapandi.Çin padisahina da mektup yazip yardim diledi.Keyhusrev de ordusuyla gelerek Rüstem'le birlesti.
 
Kalenin çevresine hendekler kazdirdi.Odunlar yiğip katranla ates verdiler.Duvarlar yikildi.Şehire hücumla girdiler.Herkesi öldürdüler.Alp Er Tonga sarayinin altindaki gizli yoldan 200 beği ile kaçarak kurtuldu.Çin padisahinin yanina gitti.Çin hakani büyük bir ordu hazirlamisti. Bunu duyan Türkler her taraftan Alp Er Tonga'nin yanina gidiyorlardi.

Keyhusrev Gang'a,bir kumandan birakip Alp Er Tonga'nin üzerine yürüdü.Karsilastilar.Alp Er Tonga ona bir mektup yazarak insanlardan uzak ve kendisinin beğeneceği bir yerde teketek dövüsmeği teklif etti.

Keyhusrev kabul etmedi.O gün iki ordu aksama kadar çarpisti.Gece olunca Keyhusrev ordusunun önüne hendekler kazdirdi.Bir kisim kuvvetlerini Türk ordusunun gerisine gönderdi.

Türkler gece baskini yapip hendeğe düstüler.Arkalarindaki kuvvetler de pusudan çikti.Türk ordusunu yendiler.Alp Er Tonga kalan çerisiyle çöle çekildi.Keyhusrev Gang'a döndü.Çin padisahi da Keyhusrev'den korkarak ona elçi gönderdi.

Keyhusrev,Alp Er Tonga'yi bir daha yanina almamak sarti ile onunla baristi.Alp Er Tonga bunu isitince perisan bir halde çöle çekildi.Zere denizine geldi.Bu, ucu bucaği olmayan bir denizdi. Orada bir gemici vardi:"Ey padisah! Bu derin denizi geçemezsin. 78 yasindayim.Bunu, bir geminin geçtiğini görmedim" dedi.

Alp Er Tonga,"Tutsak olmaktansa ölmek yeğdir" diye cevap verdi.Bir gemi yüzdürttü.Binip yelken açtilar."Gangidiz" sehrine vardilar.Alp Er Tonga orada "geçmisi düsünmeyelim.Talih yine buna döner" diyerek yatip uyudu.

Keyhusrev,Alp Er Tonga'nin suyu geçtiğini haber aldi.Hazirliklar yaparak birtakim ülkeleri aldiktan sonra Zere denizinin kiyisina geldi.Yedi ayda denizi geçtiler.Gangidiz'i aldi.Bulduklarini kestilerse de Alp Er Tonga gizlice kaçti.

 Keyhusrev buradan Turan'in payitahti oldu.Gang'a geldi.Alp Er Tonga'yi sorusturdu.Kimse bilmiyordu.Halbuki bu siralarda o yiyeceksiz, içeceksiz dolasiyordu.Kayalik bir dağin tepesindeki bir mağarayi kendine ev yapmisti.

Bu mağarada insanlardan uzak yasayan 'Hûm' adinda biri vardi. Bir gün mağarada bir ses isitti.Alp Er Tonga kendi kendine tâliine yaniyordu.Bu sözlerin Türkçe olmasindan yabancinin kim olduğunu anlayan Hûm ona hücum ederek tutsak etti. Fakat o yine kaçarak suya atildi. Keyhusrev bu isi duydu. Hile ile Alp Er Tonga'yi sudan çikararak öldürdüler.

BATTAL NAME DESTANI

        Bu destanin kahramani Türkler arasinda Battal Gâzi adiyla benimsenmis bir Arap savascisidir. Asil destan, VIII. yüzyilda, Emevî'lerin hiristiyanlarla yaptiklari savaslarda büyük kahramanliklar göstermis Abdullah isimli bir kisiyle ilgili olarak doğmustur.

        Battal arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanina verilen unvanlardir. Türklerin müslüman olmalarindan sonra Battal Gâzi destan tipi Türklestirilmis önceki destan epizotlariyla zenginlestirilmis ve anlatim geleneği içine alinmistir. XII ve XIII yüzyillarda Battal-Nâme adi ile ve nesir biçimi yaziya geçirilmistir. Hikâyeci âsiklarin repertuarlarinda da yer almistir. Seyyid Battal adiyla da anilan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömertdir. Müslümünliği yaymak için yaptiği mücadelelerde insanlarin yaninda büyücü, cadi ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savasir. " Askar Devzâde" isimli ati da kendisi gibi kahramandir. Arap, Fars ve Türklerin X-XX. yüzyillar arasinda olusturduklari ortak islâm kültür dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya'da yasayan Türk guruplar arasina da yayilarak Türk kabul ve değerleriyle kaynasmistir.

     

CENGİZ NAME DESTANI

         Ortaasya'da yasayan Türk boylari arasinda XIII. yüzyilda doğup gelismistir. Cengiz nâme Moğol hükümdari Cengiz'in hayati, kisiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz'in oğullari tarafindan idare edilen Türkler tarafindan meydana getirilmistir. Orta Asya'da yasayan Türkler özellikle de Baskurd, Kazak ve Kirgiz Türkleri, Cengiz destanini çok severek günümüze kadar yasatmislardir. Cengiz-nâme'de, Cengiz bir Türk kahramani olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatilmaktadir.

           Cengiz, Uygur Türeyis destaninin kahramanlari gibi gün isiği ile Kurt-Tanri'nin çocuğu olarak doğar. Cengiz-nâme, Moğol Hanlarinin destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih arastiricilarinin da dikkatini çekmistir. XVII. yüzyilda Orta Asya Türkçesinin değerli yazari Ebü'l Gâzi Bahadir Han, "secere-i Türk" adli eserinde "Cengiz-Nâme"nin 17 varyantini tesbit ettiğini söylemektedir. Bu bilgi, bu destanin, Orta Asya'daki Türkler arasindaki yayginliğini göstermektedir.

          Orta Asya Türkleri, Cengiz'i islâm kahramani olarak da görmüsler ve ona kutsallik atfetmislerdir. Batidaki Türkler tarafindan ise Cengiz hiç sevilmemistir. Arap tarihçilerinin, bu hükümdari islâm düsmani olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmustur. Moğollarin Anadolu’ya saldirgan biçimde gelip ortaliği yakip yikmalari, Bağdat'in önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafindan yakilip yikilmasi, Timurlenk'in Yildirim Beyazid'la sebebsiz savasi gibi tarihi gerçekler, Cengiz'in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine sebeb olmustur. Cengiz-Nâme batida yasayan Türkler'in hafiza ve gönüllerinde yer almamistir. "Cengiz-Nâme"nin Orta Asya Türkleri arasinda bir diğer adi da " Dâstân-i Nesl-i Cengiz Han"dir. Edige Bu destanda XIII yüzyilda Hazar denizi kiyisinda kurulan Altinordu Hanliğinin XV. yüzyilda Timurlular tarafindan yikilisi anlatilmaktadir.

          Destanin adi, Altinordu Hani ve bu destanin kahramani Edige Mirza Bahadir'a atfen verilmistir. Edige Mirza Bahadir'in devletini ayakta tutabilmek için yaptiği büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV. yüzyilda destan haline getirilmistir. 1820'yilindan itibaren yaziya geçirilen Edige destaninin Kazak-Kirgiz, Kirim, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Baskirt olmak üzere alti rivâyeti tesbit edilmistir Çesitli Türk guruplar arasinda Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk destanlarinin izlerini tasiyan Türk kahramanlik dtünya görüsünü temsil eden burada bahsi geçenler kadar yayginlasmamis ortak edebiyat geleneği içinde yer almamis pek çok baska destan örneği bulunmaktadir.

        Osmanli sahasinda destandan hikâyeye geçiste ara türler olarak da nitelendirilen çok taninmis ve bir çok Türk topluluklarinca da bilinen Köroğlu örneği yaninda daha sinirli alanlarda tesbit edilen Danismendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadir.

DANİSMENTNAME DESTANI

        Anadolunun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarini anlatan, X11. yüzyilda sözlü olarak sekillenen XIII. yüzyilda yaziya geçirilen islâmî Türk destanlarindandir. Danismendnâme'de hikâye edilen olaylarin tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarinin yasamis Türk beyleri olmalarindan, Anadolu coğrafyasinin gerçek isimleriyle anilmasindan dolayi uzun süre tarih kitabi olarak nitelendirilmistir.


ERGENEKON DESTANI

            Moğol ilinde Oğuz Han soyundan il Han'in hükümdarliği sirasinda Tatarlarin hükümdari Sevinç Han Moğol ülkesine savas açti. ilhan'in idaresindeki orduyu Kirgizlar ve diğer boylardan da yardim alarak yendi. ilhanin ülkesindeki herkesi öldürdüler. Yalniz il Han'inn küçük oğlu Kiyan ve esi ile yeğeni Nüküz ile esi kaçip kurtulmayi basardilar. Düsmanin, onlari bulamayacaği bir yere gitmeğe karar verdiler. Yabanî koyunlarin yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağida dar bir geçite vardilar. Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pinarlar, çesitli bitkiler, çayirlar, meyva ağaçlari, çesitli avlarin bulunduğu bir yere gelince Tanriya sükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. Dağin doruğu olan bu yere dağ kemeri anlaminda "Ergene" kelimesiyle "dik" anlamindaki "Kon" kelimesini birlestirerek "Ergenekon" adini verdiler. Kiyan ve Nüküz'ün oğullari çoğaldi. Dört yüz yil sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldilar ki Ergenekon'a siğamadilar. Atalarinin buraya geldiği geçitin yeri unutulmustu. Ergenekon'un çevresindeki dağlarda geçit aradilar.

          Bir demirci, dağin demir kismi eritirlerse yol açilabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sira odun, bir sira kömür dizdiler ve atesi yaktilar. Yetmis yere koyduklari yetmis körükle hep birden körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açildi. İlhan’in soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmis olarak eski yurtlarina döndüler, atalarinin intikamini aldilar.

         Egenekondan çiktiklari gün olan 21 martta her yil bayram yaptilar. Bu bayramda bir demir parçasini kizdirirlar, demir kipkirmizi olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döğerler. Bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayrami olarak hala kutlanmaktadir.

        Uygur Destanlari Uygurlara âit Türeyis ve Göç isimli iki destan parçasi tesbit edilmistir. Türeyis parçasi Çin kaynaklarindan Göç ise hem Çin hem İran kaynaklarinda bulunmaktadir.

HUN - OĞUZ DESTANI

        Oğuz Kağan destani M.Ö. 209-174 tarihleri arasinda hükümdarlik yapmis olan Hun hükümdari Mete'nin hayati etrafinda sekillenmistir. Bütün Türk destanlarinda olduğu gibi bu destanin da ilk sekli günümüze ulasmamistir.

        Bugün, elimizde Oğuz destaninin üç varyanti bulunmaktadir.

        XIII ile XVI yüzyillar arasinda Uygur harfleriyle yazilmis ve islâmiyetten önceki inanci yansitan varyantin ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir.

        XIV. yüzyil basinda yazildiği bilinen Resîdeddîn'in Câmi üt-Tevârih adli eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destani İslâmi varyantlarin ilkini temsil etmektedir.

       Oğuz Kağan Destaninin üçüncü varyanti ise XVII. yüzyilda Ebü'l-Gazî Bahadir Han tarafindan Türkmenler arasindaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazilmistir.

Oğuz Kağan Destaninin İslâmiyet Öncesi Rivayeti Ay Kağan'in yüzü gök , ağzi ates, gözleri elâ ,saçlari ve kaslari kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu. Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konustu ve çiğ et ,çorba ve sarap istedi. Kirk gün sonra büyüdü ve yürüdü.

       Ayaklari öküz ayaği , beli kurt beli, omuzlari samur omzu, göğsü ayi göğsü gibiydi. Vücudu bastan asaği tüylüydü. At sürüleri güder ve avlanirdi. Oğuz'un yasadiği yerde çok büyük bir orman vardi. Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yasiyordu. Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanlari yiyordu. Oğuz cesur bir adamdi.

       Günlerden bir gün bu gergedani avlamağa karar verdi. Kargi, yay, ok, kiliç ve kalkanini aldi ve ormana gitti. Bir geyik avladi ve onu söğüt dali ile ağaca bağladi ve gitti. Tan ağarirken geldiğinde gergedanin geyiği almis olduğunu gördü. Daha sonra Oğuz, avladiği bir ayiyi altin kusaği ile ağaca bağladi ve gitti. Tan ağarirken geldiğinde gergedanin ayiyi da aldiğini gördü. Bu sefer kendisi ağacin altinda bekledi. Gergedan geldi ve basi ile Oğuz'un kalkanina vurdu. Oğuz kargi ile gergedani öldürdü. Kilici ile basini kesti. Gergedanin barsaklarini yiyen ala doğani da oku ile öldürdü ve basini kesti.

       Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanriya yalvarirken karanlik basti. Gökten bir gök isik indi. Günesten ve aydan daha parlakti. Bu isiğin içinde alninda kutup yildizi gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kiz duruyordu. Bu kiz gülünce gök tanri da gülüyor, kiz ağlayinca gök tanri da ağliyordu. Oğuz bu kizi sevdi ve bu kizla evlendi.

       Günler ve gecelerden sonra bu kiz üç oğlan çocuk doğurdu. Çocuklara Gün, Ay ve Yildiz isimlerini verdiler.

       Oğuz ormanda ava çiktiği günlerden birinde göl ortasinda bir ağaç gördü. Ağacin kovuğunda gözü gökten daha gök, saçi irmak gibi dalgali, inci gibi disli bir kiz oturuyordu. Yeryüzü halki bu kizin güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. Oğuz bu kizi sevdi ve onunla evlendi. Günlerden gecelerden sonra Oğuz'un bu kizdan da üç oğlu oldu. Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular.

       Oğuz Kağan büyük bir toy(senlik) verdi. Kirk masa ve kirk sira yaptirdi. Çesit çesit yemekler,saraplar, tatlilar, kimizlar yediler ve içtiler. Toydan sonra Beylere ve halka Oğuz Kağan sunlari söyledi:

Ben sizlere kağan oldum
Alalim yay ile kalkan
Nisan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran
Av yerinde yürüsün kulan
Daha deniz, daha müren
Günes bayrak gök kurikan

       Oğuz Kağan bu toydan sonra dünyanin dört bir tarafina elçilerle su mektubu gönderdi:" Ben Uygurlarin kağaniyim ve yeryüzünün dört kösesinin kağani olmam gerekir. Sizden itaat dilerim. Kim benim emirlerime bas eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim. Kim bas eğmezse, gazaba gelirim. Onu düsman sayarim. Onunla savasir ve yok ettiririm".

      Yine o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan'a pek çok altin gümüs ve değerli taslar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu. Oğuz Kağanin sol yaninda ise askerleri ve sehirleri çok olan Urum Kağan vardi. Urum Kağan Oğuz Kağani dinlemezdi. Oğuz Kağan'in isteklerini gene kabul etmedi. Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağini açti ve askerleriyle birlikte Urum Kağana doğru yürüdü. Kirk gün sonra Buz Dağin eteklerine geldi. Çadirini kurdurdu ve sessizce uyudu. Tan ağarinca Oğuz Kağanin çadirina günes gibi bir isik girdi .O isiktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çikti. Kurt: " Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin önünde yürüyeceğim."dedi. Bunun üzerine Oğuz çadirini toplattirdi ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler. Gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil Müren denizi yakinindaki Kara dağin eteğinde durdu.

      Urum Hanin ordusu ile Oğuz Kağanin ordusu arasinda büyük savas oldu. Oğuz Kağan savasi kazandi, Urum Hanin hanliğini ve halkini aldi. Oğuz Kağan ve askerleri Gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil irmağina geldiler. Oğuz Kağan'in beylerinden Uluğ Ordu bey itil irmağini geçmek için ağaçlardan sal yapti ve böylece karsiya geçtiler. Oğuz'un bu bulus hosuna gittiği için bu Uluğ Ordu Bey'e "Kipçak" adini verdi.

      Gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler. Oğuz Kağan'in çok sevdiği alaca ati Buz Dağa kaçti. Oğuz Kağanin çok üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri Buz Dağa çikti ve dokuz gün sonra alaca ati bularak geri döndü. Oğuz Kağan atini ve karlarla örtünmüs kahraman beyi görünce çok sevindi. Atini getiren bu beye: " Sen buradaki beylere bas ol. Senin adin ebediyen Karluk olsun." dedi. Bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu. Çürçet yurdu adi verilen bu yerde Çürçetlerin kağani ve halki Oğuz Kağana boyun eğmeyince büyük savas oldu. Oğuz Kağan, Çürçet Kağini yendi ve halkini kendisine bağladi.

       Oğuz Kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla Hint, Tangut, Suriye, güneyde Barkan gibi pek çok yeri savasarak kazandi ve yurduna katti. Düsmanlari üzüldü, dostlari sevindi. Pek çok ganimet ve atla evine döndü.

       Günlerden bir gün Oğuz Kağanin tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasinda bir altin yay ve üç gümüs ok gördü. Altin yay gün doğusundan gün batisina kadar uzaniyordu. üç gümüs ok da kuzeye doğru gidiyordu. Oğuz Kağan bu rüyayi dinleyince yurdunu oğullari arasinda paylastirdi.

KÖROĞLU DESTANI

            Bolu beyi, güvendiği seyislerinden biri olan Yusuf'a : " Çok hünerli ve değerli bir at bul ." emrini verir. Seyis Yusuf, uzun süre Bolu beyinin isteğine uygun bir at arar. Büyüdüklerinde istenen niteliklere sahip olacağina inandiği iki tay bulur ve bunlari satin alir. Bolu beyi bu zayif taylari görünce çok kizar ve seyis Yusuf'un gözlerine mil çekilmesini emreder. Gözleri kör edilen ve isinden kovulan Yusuf, siska taylarla birlikte evine döner. Oğlu Rusen Ali'ye verdiği talimatlarla taylari büyütür.

           Babasi kör olduğu için Köroğlu takma adiyla anilan Rusen Ali, babasinin isteğine göre atlari yetistirir. Taylardan biri olağanüstü bir at haline gelir ve Kirat adi verilir. Kirat da destan kahramani Köroğlu kadar ünlenir. Seyis Yusuf, Bolu beyinden intikam almak için gözlerini açacak ve onu güçlü kilacak üç sihirli köpüğü içmek üzere oğlu ile birlikte pinara gider. Ancak, Köroğlu babasina getirmesi gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, sâirlik ve sonsuz güç kazanir. Babasi kaderine riza gösterir ancak oğluna mutlaka intikamini almasini söyler. Köroğlu Çamlibel'e yerlesir, çevresine yiğitler toplar ve babasinin intikamini alir.

             Hayatini yoksul ve çaresizlere yardim ederek geçirir. Halk inancina göre silâh icat edilince mertlik bozuldu demis kirklara karismistir. Çesitli dönemlere ve farkli siyâsî birlikler sahip Türk gurublari arasinda tesbit edilen Türk destanlarinin kisaca tanitimi ve özeti bu kadardir. Bu destan metinleri incelendiğinde hepsinde ilk Türk destani Oğuz Kağan destaninin izleri bulunduğu görülür. Bu destan parçalari Türk dünyasinin ortak tarihî dönem hatiralarini aksettiren ilk edebî ürünler olarak da önem ve değer tasirlar. Bir gün bu parçalardan hareketle Fin destani Kalavala gibi değerli mükemmel bir Türk destanini yazilabilirse çesitli kaynaklarda dağinik olarak bulunan malzeme daha anlamli hale gelebilir kanaatindeyim.

MANAS DESTANI

      Tibetlilerin “Kral Gisar Destani” ve Moğollarin “Cangir Destani”ndan farkli olarak, “Manas Destani”nda tek kahraman değil, bir ailenin sekiz kusaği anlatiliyor. 

      Manas Destani, Kirgizlarin kahramanlik destanidir. Kirgiz etnik grubu, Çin’de en uzun geçmise sahip ve en eski azinlik etnik gruplardan biridir ve günümüzde Çin’in kuzeybatisindaki Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde toplu halde yasamaktadir. Manas Destani, 9. ve 10. yüzyillar arasindaki dönemde ortaya çikmis ve daha sonra Kirgizlarin halk ozanlari tarafindan dilden dile aktarilip bugüne kadar süre gelmis ve sürekli zenginlestirilmistir. Bütün Kirgizlarin zekasinin ortak ürünü olan Manas Destani, Kirgizlarin koyu milli özelliklerini tasiyan bir saheserdir. Kirgizlar, Manas Destani’nin halk ozanlarinin ilhamindan kaynaklanmadiğina, tanri tarafindan öğretildiğine, destani seslendiren halk ozanlarinin genellikle gece gördüğü bir rüyadan sonra aniden milyonlarca misrayi ezberleyebilir hale geldiğine inanirlar. 

      Manas, Kirgizlarin efsanevi kahramani ve lideri, ayni zamanda güç, cesaret ve zekanin sembolüdür. Manas Destani’nda, Manas ailesinin sekiz kusağinin Kirgiz halkina liderlik ederek baska milliyetlerin saldirilarina ve eziyetlerine karsi özgürlük ve mutluluk uğruna verdikleri çetin mücadeleler anlatilir. Manas Destani, sekiz kahramanin her birinin ismini tasiyan toplam sekiz bölümden olusuyor. “Manas”, “Semetey” “Seytek”, “Hanaym”, “Seyt”, “Asilbeç ve Bikbeç”, “Somblek”, “Çaktay” adi verilen bu sekiz bölüm, bir yandan birbirlerinden bağimsiz olarak birer kahramanin hikayesini anlatir, diğer yandan da birbirinin devami olarak bir bütün olusturur. 210 binden fazla dizeden olusan destan, toplam 20 milyon kelime içeriyor. 

      Manas Destani’nin en büyük özelliği, kisi ve ortamlarin tasvir edilmesinde kendini gösteriyor. Destanda, bas kahraman Manas ve torunlarinin yani sira özgün kisiliklere sahip 100’den fazla kisi var. Manas’i destekleyen zeki yaslilar, Manas’in silah arkadaslari, acimasiz Karmak Han, serefsiz hainler ve sayisiz kötülük isleyen canavarlar, bunlarin yalnizca bazilaridir. Destanda onlarca büyük meydan savasi da anlatiliyor. Savaslarda kullanilan sayisiz silahlar söyle dursun, kahramanlarin bindikleri atlarin renk çesitleri bile 30’un üzerindedir.

SATUK BUĞRA HAN DESTANI

          Hz. Muhammed kanatli ati Burak'in sirtinda göklere yükseldiği "Mirâc Gecesinde" gök katlarinda kendinden önceki peygamberleri görür. Bunlar arasinda birini taniyamaz ve Cebrail'e bunun kim olduğunu sorar. Cebrail : " Bu peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asir sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan'da sizin dininizi yayacak olan bu ruh "Abdülkerim Satuk Buğra Han" adini alacaktir." Hz. Muhammed yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti Türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti. Hz. Muhammed'in arkadaslari da bu ruhu görmek istediler. Hz. Muhammed dua etti. Baslarinda Türk basliklari bulunan silâhli, kirk atli göründü. Satuk Buğra Han ve arkadaslari selâm verip uzaklastilar. Bu olaydan üç asir sonra Satuk Buğra Han, Kasgar Sultaninin oğlu olarak dünyaya geldi. Satuk Buğra Hanin doğduğu gün yer sarsilmis, mevsim kis olduğu halde bahçeler, çayirlar çiçeklerle örtülmüstü. Falcilar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağini söyleyerek öldürülmesini isterler. Satuk Buğra Hani, annesi : " Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz." diyerek ölümden kurtarir.

           Satuk Buğra Han 12 yasinda arkadaslariyla birlikte ava çikmağa baslar. Avda olduklari günlerden birinde kaçan bir tavsanin arkasindan hizla kosarken arkadaslarindan uzaklasir. Kaçan tavsan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanir. Satuk Buğra Han'in sonradan Hizir olduğunu anladiği bu yasli kisi ona Müslüman olmasini öğütler ve islâmiyeti anlatir. Satuk Buğra, Kasgar hükümdari olan amcasindan islâmiyeti kabul etmesini ister. Kasgar Hani, müslüman olmayacağini söyler. Satuk Buğra Han'in isaretiyle yer yarilir ve hükümdar toprağa gömülür. Satuk Buğra Han hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler. Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanliği yaymak için mücadele ile geçirmistir. Menkabelere göre Satuk Buğra Han'in düsmana uzatildiğinda kirk adim uzayan bir kilici varmis ve savasirken etrafina atesler saçiyormus. 96 yasinda Tanridan davet almis bu sebeble Kasgar'a dönmüs ve hastalanarak burada ölmüstür.

ŞU DESTANI  

        Şu destani M.Ö. 330-327 yillarindaki olaylarla bağlantilidir. Bu tarihlerde Makedonyali İskender, İran’i ve Türkistan'i istilâ etmisti. Bu dönemde Saka hükümdarinin adi Şu idi. Bu Destan Türklerin İskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatilmaktadir. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adiyla anilmalari ile ilgili sebeb açiklayici bir efsane de bu destan içinde yer almaktadir. Kasgarli Mahmud Divan ü Lügat-it Türk'de İskender’den Zülkarneyn olarak bahsetmektedir. Destanin tesbit edilebilen kisa metni söyle özetlenebilir:

         İskender, Türk memleketlerini almak üzere harekete geçtiğinde Türkistan'da hükümdar Şu isminde bir gençti. İskender’in gelip geçici bir akin düzenlediğine inaniyordu. Bu sebeble de İskender’le savasmak yerine doğuya çekilmeği uygun bulmustu. İskender’in yaklastiği haberi gelince kendisi önde halki da onu izleyerek doğuya doğru yol aldilar. Yirmi iki aile yurtlarini birakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katilmadilar.

        Giden gurubun izlerini takip ederek onlara katilmaya çalisan iki kisi bu 22 kisiye rastladi. Bunlar birbirleriyle görüsüp tartistilar. 22 kisi bu iki kisiye: "Erler İskender gelip geçici bir kisidir. Nasil olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz. Kal aç" dediler. Bekle , eğlen, dur anlamina gelen "Kalaç" bu iki kisinin soyundan gelen Türk boyunun adi oldu. İskender Türk yurtlarina geldiğinde bu 22 kisiyi gördü ve Türk'e benziyor anlaminda " Türk maned " dedi. Türkmenlerin atalari bu 22 kisidir ve isimleri de İskender’in yukaridaki sözünden kaynaklanmistir.

        Aslinda Türkmenler, Kalaçlarla birlikte 24 boydur ama Kalaçlar kendilerini ayri kabul ederler. Hükümdar Şu Uygurlarin yanina gitti. Uygurlar gece baskini yaparak İskender’in öncülerini bozguna uğrattilar. Sonra iskender ile Şu baristilar. İskender Uygur sehirlerini yaptirdi ve geri döndü. Hükümdar su da Balasagun'a dönerek bugün su adiyla anilan sehri yaptirdi ve buraya bir tilsim koydurttu.

        Bugün de leylekler bu sehrin karsisina kadar gelir, fakat sehri geçip gidemezler. Bu tilsimin etkisi hâlâ sürmektedir. Bu destana göre İskender Türkistan'a geldiğinde Türkmenlerin disindaki Türkler doğuya çekilmislerdi. İskender Türkistan’da mukavemetle karsilasmamis bu sebeble de ilerlememistir. Büyük ölçüde çadirlarda yasayan Türkler İskender’in seferinden sonra sehirler kurmus ve yerlesik hayati gelistirmislerdir.

TÜREYİŞ DESTANI

         Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kizi vardi. Bu bey kizlari ile ancak Tanrilarin evlenebileceğini düsünüyordu. Bu sebeble ülkesinin kuzey tarafinda yüksek bir kule yaptirarak iki güzel kizini Tanrilarla evlenmek üzere buraya yerlestirdi.

          Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanri olduğu düsüncesiyle kizlar bu kurtla evlendiler. Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzlarin sesi kurt sesine benzerdi. Göç Destani Uygurlarin yurdunda "Hulin" isimli bir dağ vardi. Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki irmak çikardi. Bir gece oradaki bir ağacin üzerine gökten ilâhi bir isik indi. iki irmak arasinda yasayan halk bunu dikkatle izlediler. Ağacin gövdesinde siskinlik olustu, ilâhi isik dokuz ay on gün siskinlik üzerinde durdu. Ağacin gövdesi yarildi ve içinden bes çocuk göründü. Bu ülkenin halki bu çocuklari büyüttü. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar oldu. ülke zengin halk mutlu oldu. Çok zaman geçti. Yuluğ Tiğin isimli bir prens hükümdar oldu.

         Çinlilerle çok savasti. Bu savaslara son vermek için Oğlu Gali Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. Çinliler , prensese karsilik hükümdardan Tanri dağinin eteğindeki Kutlu Dağ adini tasiyan kayayi istediler. Gali Tigin kayayi verdi. Çinliler kayayi götürmek için kayanin etrafinda ates yaktilar, kaya kizinca üzerine sirke döktüler. Ufak parçalara ayrilan kayayi arabalara koyarak Çin'e tasidilar. Memleketteki bütün kuslar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanin gidisine ağladilar. Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü. Kitlik ve kuraklik oldu .Yurtlarini birakarak göç etmek zorunda kaldilar.

         Buraya kadar kisaca tanitmağa çalistiğimiz Türklerin ilk dönem edebî eserleri olan Yaratilis, Alp Er Tunga, su, Oğuz Kağan, Ergenekon, Türeyis ve Göç destanlari bugünkü bütün Türk Cumhuriyet ve Topluluklarinin ortak destanlari olarak kabul edilmektedir.

         Büyük bir ihtimalle XV. yüzyilda yaziya geçirildiği kabul edilen "Dede Korkut Hikâyeleri" nin Hun-Oğuz Destan dâiresinden ayrilmis destan parçasi olduğu görüsü oldukça yaygindir.

         Dede Korkut Hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlaticisi hem de kahramanlarindan biri olan Dede Korkut bütün Türk dünyasinda ortak olarak taninan sözlü ve yazili gelenekte yasatilan önemli eserlerden biridir. Türklerin X. yüzyilda büyük kitleler halinde islâmiyeti kabul etmelerinden ve Oğuzlarin büyük bir bölümünün batiya bugünkü Anadolu topraklarina göçmelerinden sonra gerek Orta Asyada gerek Anadolu , Balkanlar ve Orta Doğuda, Türkler farkli siyasî birlikler içinde yasamislardir. X. yüzyildan sonra tesekkül eden destanlardan Köroğlu disindakiler Türk topluluk ve guruplarinin iletisimleri ölçüsünde yayginlasmistir. Köroğlu destani XVI. yüzyilda Anadolu'da tesekkül etmis ve hemen hemen bütün Türk dünyasi tarafindan benimsenmis ve çesitlenerek yasatilmaktadir.

         İslâmiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanlari Karahanli hükümdari Satuk Buğra Han X. yüzyilda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul etmistir. islâmiyetten sonra ilk tesekkül eden destan da bu hükümdarin islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptiği mücadelelerin efsanelerle zenginlestirilerek anlatimiyla doğmustur. Bu destanin bir elyazmasinda bulunan metni kisaca söyle özetlenebilir.

YARADILIŞ DESTANI


       Yer gök hiç bir sey yokken dünya uçsuz bucaksiz sulardan ibaretti. Tanri ülgen bu uçsuz bucaksiz dünyada durmadan uçuyordu.

       Göklerden gelen bir ses Tanri ülgen'e denizden çikan tasi tutmasini söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanri ülgen artik yaratma zamani geldi diye düsünerek söyle dedi.

       Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayim Bu dünya nasil olsun, ne boyla yaratayim Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayim Su içinde yasayan Ak Ana, su yüzünde göründü ve Tanri ülgen'e söyle dedi :

       Yaratmak istiyorsan ülgen, Yaratici olarak su kutsal sözü öğren De ki hep," yaptim oldu " baska bir sey söyleme. Hele yaratir iken,"yaptim olmadi" deme. Ak Ana bunlari söyledi ve kayboldu.

       Tanri ülgen'in kulağindan bu buyruk hiç gitmedi. İnsana da bu öğüdü iletmekten bikmadi :

" Dinleyin ey insanlar, vari yok demeyin. Varliğa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz."

      Tanri ülgen yere bakarak : " Yaratilsin yer!" Göğe bakarak "Yaratilsin Gök!" Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratilmis.

      Tanri ülgen çok büyük üç balik yaratmis ve dünya bu baliklarin üzerine konmus. Böylece dünya gezer olmamis bir yerde sabit olmus. Tanri ülgen baliklarin kimildadiklarinda dünyaya su kaplamasin diye Mandisire'ye baliklari denetleme görevi vermis. Tanri ülgen, dünyayi yarattiktan sonra tepesi aya günese değen etekleri dünyaya değmeyen büyük Altin Dağin basina geçip oturmus.

      Dünya alti günde yaratilmisti, yedinci günde ise Tanri ülgen uyumus kalmisti. Uyandiğinda neler yarattim diye bakti: Ayla günesten baska fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmisti.

     Günlerden bir gün Tanri ülgen denizde yüzen bir toprak parçaciği üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba." dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Tanri ülgen bu ilk insana "Erlik" adini verdi ve onu kardesi kabul etti. Ancak Erlik'in yüreği kiskançlik ve hirsla doluydu. Tanri ülgen gibi güçlü ve yaratici olmadiği için öfkelendi. Tanri ülgen, kemikleri kamistan, etleri topraktan yedi insan yaratti.

      Erlik'in yarattiği dünyaya zarar vereceğini düsünerek insani korumak üzere Mandisire adli bir kahraman yarattiktan sonra yedi insanin kulaklarindan üfleyerek can, burunlarindan üfleyerek baslarina akil verdi. Tanri ülgen insanlari idare etmek üzere May-Tere'yi yaratti ve onu insanoğlunun basina han yapti. 

Çağrı

''Vakt-i sürûru sefâ, Mehterbaşı Hey! Hey!''

''Merhabâ ey mehterân!''

''Merhabâ, Mehterbaşı!''

''Hasduuur!'' (Meselâ: ''Der fasl-ı Acem âşirân, cihâd-ı ekber marş!'' derdi.)

''Haydi ya Allah!''

 

YİNE DE ŞAHLANIYOR

Yinede şahlanıyor aman
Kolbaşının yandım da kır atı
Görünüyor yandım aman
Bize serhad yolları.

Davullar çalınsın aman
Aman da ceng-i cengide harbiyi
Görünüyor yandım aman
Bize sefer yolları.

Gâhi sefer olur aman
Aman da sefer seferde eyleriz
Hazan erişince aman
Bahar güzel severiz.

Gülyüzlü yari de aman
Aman da hile ile de severiz
Sefersiz olamaz aman
Aman er evlaları.
Hicaz
Kemal ALTINKAYA

 

BUNA ER MEYDANI DERLER

Buna er meydanı derler
Bunda söz olmaz yandım aman aman
Çifte yürekli erkekler
Şahım gelir bu yane yandım aman aman.

Ele bele dine imânım
İhanet olmaz yandım aman aman
Okurlar fermânı imanım
Yandım kıyarlar cane yandım aman aman.

Hicaz
Kemal ALTINKAYA

 

KIRIMDAN GELİRİM

Kırım’dan gelir gelirim
Adım da Sinan’dır hey aman
Kılıncımın suyu yar suyu
Kandır da dumandır hey

Kırım’dan gelir gelirim
Atım da araptır hey aman
Gizlenme Nemce rü Nemçe rû
Sinan da buradadır hey
Meydan da burdadır hey.

MEHTER VURUYOR

Mehter vuruyor tarihin aksetmede yâdı
Andık yine, Fatih’le, Süleyman’ı, Murad’ı.
Kös sesleri sarsın bütün İstanbul’u yer yer
Geçsin önümüzden, koca gazi ve şehitler.

Türk ordusunun şan dolu bir satvetidir bu
Fethin, Mahaç’ın, Niğbolu’nun haşmetidir bu.
Mehter bize bir ruh veriyor, tâ nerelerden
Meriçlerle,Çanakkale,Yemen’den, Kore’lerden.

Süzinak
Faruk GÜRTUNCA

ARTAR CİHATLA ŞANIMIZ

Artar cihadla şanımız
Fahr-i Resûl sultanımız
Şer-i bize insanı Hak
Uğrunda aksın kanımız.

Türk oğluyuz
Ünvanlı, namlı, şanlıyız
Allah deyu harb ederiz
Var nusrete imanımız.

Acemaşiran
İsmail Hakkı Bey

ESKİ MALAZGİRT MARŞI

Bir Cuma sabahı, Allah’a karşı
Malazgirt’te ellidörtbin er
Ellidörtbin er, ellidörtbin er
Söylemişler en güzel marşı.

Allahü ekber, Allahü ekber
Allahü ekber, Allahü ekber
Allahü ekber, Allahü ekber
Allahü ekber, Allahü ekber.

Rast

YELKENLER BİÇİLECEK

Yelkenler biçilecek,yelkenler dikilecek
Dağlardan çektirilen kalyonlar çektirilecek.

Elde sensin dilde sen gönüldesin baştasın
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan.

Rast
Arif Nihat ASYA

SANCAK MARŞI

Ertuğrul’un ocağında uyandın
Şehitlerin kanlarıyla boyandın
Nice düşman kâl’asına uzandın
Sana selam ey şanlı Türk sancağı

Çırpınarak dalgalanır kanadın
Gökyüzüne çıkmak mıdır muradı
Gölgende can vermek ister evlâdın
Sana selam ey şanlı Türk sancağı

Rast
İzzettin Bey

OSMAN PAŞA MARŞI

Tuna nehri akmam diyor
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Pilevne’den çıkmam diyor.

Düşman Tunayı atladı
Karakolları yokladı
Osman Paşa’nın kolunda
Beşbin top birden patladı

EY GAZİLER

Ey gaziler yol göründü
Yine garip serime
Dağlar taşlar dayanamaz
Benim ah u zârıma.

Dün gece yâr hanesinde
Yastıcağım taş idi
Altım toprak; üstüm yaprak
Yine gönlüm hoş idi.

Isfahan
Yavuz Sultan Selim

MEHTER MARŞI

Gâfil ne bilir neş’ve-i pür-şevk-i vegâyı
Meydân-ı celâdetteki envar-ı sefâyı
Merdân-ı gazâ aşk ile tekbir tekbirler alınca
Titretti yine, rû-yı zemin arş-ı semâyı.

Allah yolunda cenk edelim şân alalım şan
Kur’an’da vaadediyor Hazret’iYezdan.

Mahur

ESTERGON KAL’ASI

Estergon Kâl’ası bre dilber aman
Su başı durak aman
Kemirir gönlümü bre dilber aman
Bir sinsi firak.

Gönül yar peşinde bre dilber aman
Yar ondan ırak aman
Akam Tuna akma bre şahin aman
Ben bir dertliyim.

Yar peşinden amanda gezer
Koşar yandım kara bahtlıyım.

Hicaz
Kemal ALTINKAYA

İHTİYATLAR SİLAH ÇATMIŞ

İhtiyatlar silah silah çatmış
Ah yolun üstüne hey aman aman
Nazlı yarim geli geli vermiş
Sol dizin üstüne adaş aman aman

Gözün yaşı durmaz akar
Gülyüzün üstüne hey aman aman
Şimden sonra haram haram olsun
Bu yerler bana adaş aman aman.

Hicaz
Kemal ALTINKAYA

 

ESKİ ORDU MARŞI

Ey şanlı ordu,ey şanlı asker
Haydi gazanfer, umman-ı safter
Bir elde kalkan, bir elde hançer
Serhadde doğru ey şanlı asker.

Deryada olsa herşey muzaffer
Dillerde tekbir, Allahü ekber

Allahü ekber, Allahü ekber
Ordumuz olsun daim muzaffer.

Rast
İsmail Hakkı Bey

DEVLET MARŞI

Askerlerin hâzır silah
Kuvvetlenir sûlh u salâh
Devlet bulur feyz ü felah
Meşhur olur bu istilâh.

Askerlerin kişver-küşâ
Türk devleti sen çok yaşa.

Orduların etse sefer
Yol gösterir avn ü zafer
Mansûr olur her bir nefer
Düşman kalır bî-tâb-fer.

Rast
Fethi SAZÇALAN

GENÇ OSMAN

Of of Genç Osman dediğin bir küçük uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak of of.

Aman Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçti Genç Osman of of.

Of of Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdat’ın içime girilmez yastan of of.

Aman her ana doğurmaz böyle bir aslan
Allah Allah deyip geçti Genç Osman of of.

Of of Bağdat’ın kapısını Genç Osman açtı
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı of of.

Aman kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçti Genç Osman of of.

Kayıkçı Kul Mustafa

 

26 Ağustos Marşı

Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen o ordu budur Ya Rabbi,
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed-namın,
Galib et çünkü bu son ordusudur İslamın...

CEDDİN DEDEN

Ceddin deden, neslin baban
Hep kahraman Türk milleti
Orduların, pekçok zaman
Vermiştiler dünyaya şan.

Türk milleti, Türk milleti
Aşk ile sev milliyeti
Kahret vatan düşmanını
Çeksin o mel’un zilleti.

Hüseyni
İsmail Hakkı Bey

Sivastopol Marşı

Sivastopol önünde yatar gemiler,
Atar da Nizam topunu, yerle gök inler.
Yardımcıdır bize kırklar yediler,
Sılasına kavuşmaz aslan yiğitler,
Aman da kaptan paşa emir ver bize,
Sılada nişanlımız duacı size...

Sivastopol önünde yıkık minare,
Düşman dedikleri gelmez imane,
Erenler geliyor bize imdade,
Aman da kaptan paşa emir ver bize,
Sılada nişanlımız duacı size...

Sivastopol önünde musalla taşı,
Sırma kılıç kuşanmış Arap binbaşı.
Ölürsek şehidiz, kalırsak gazi,
Aman da kaptan paşa izin ver bize,
Sılada nişanlımız duacı size...

Türkün Savaşları (Fetih Marşı)

Yürekler kabarık gözlerde damla,
Mehteri saygıyla dur da selamla,
Bir huşu içinde dinle gülbankı,
Sesleniyor tarih bu ses o yankı.

Sen böyle yürürken tuğla sancakla,
Türk'ün savaşları geliyor akla...

Asırlar boyunca çınladı serhat,
doğudan batıya yemen belgrat,
Duyarak bakışan gözler görüyor,
Fatih topkapıdan şehre giriyor.

Sen böyle yürürken tuğla sancakla,
Türk'ün savaşları geliyor akla...

Tarihi Çevir

Tarihi çevir nal sesi kısrak sesi bunlar,
Delmiş romanın kalbini mızrak gibi hunlar,
Göktürkler uygurlar oğuzlar peçenekler,
Türkün yüce tarihine binbir zafer ekler...

Dünya atının nalları altında ezildi,
Kaç haçlı seferi göğsüne çarpınca kesildi,
Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden,
Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden...

MALAZGİRT MARŞI

Aylardan ağustos, günlerden cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hucuma

Yeni bir sevk ile gürledi gökler
Ya Allah...Bismillah... Allahüekber

Önde yalın kılıç türkmen basbuğu
Ardında Oğuz'un ellibin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı

Budur, Peygamberin övdüğü Türkler
Ya Allah...Bismillah... Allahüekber

Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa hakkın müjdesi

Bu seste birleşir bütün yürekler...
Ya Allah...Bismillah... Allahüekber!..

Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!

En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah...Bismillah... Allahüekber!..

 

GÜLYÜZÜNDE GÖRELİ

Gülyüzünde göreli zülfü semen sây gönül
Kara sevdâya yerler bî-ser-ü bî-pây gönül
Dimadimmi sana dolan mânâ hây gönül.

Vây gönül,vây bu gönül, vây gönül ey vây gönül
Yar yeleleli, dost yeleleli,yeleli ya lâ yaleli dost

Bizi hâketti hevâ yoluna sevdâ nidelim
Pâyimâl eyledi ol zülf-ü semen-sây nidelim
Kul edinmez ki güzeller bizi illâ nidelim.

Rast
Münir N. Selçuk

ORDUNUN DUASI

Yılmam ölümden yaradan askerim
Orduma gazi dedi Peygamberim.

Bir dileğim var ölürüm isterim
Yurduma tek düşman ayak basmasın

Amin desin hep birden yiğitler
Allahü ekber gökten şehitler.

Amin amin amin Allahü ekber
Amin amin amin Allahü ekber

Rast
Mehmet Akif ERSOY

 
 
  Bugün 47 ziyaretçi (62 klik) kişi burdaydı!


 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol